PROPAGANDA
Latincede "yayılacak şeyler"
anlamına gelen propagandanın, sözlük anlamı ise; “Bir öğreti, düşünce veya
inancı başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma amacıyla söz, yazı gibi
yollarla gerçekleştirilen çalışma”dır.
Temel işlevi, belirli bir fikir
çerçevesinde insan davranışlarını güdüleme ve yönlendirme olan propagandanın
tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak propagandanın Antik Yunan’da
bugünkü anlamıyla başladığı ve günümüze kadar hala devam ettiği bilinmektedir.
Propaganda teriminin Avrupa’da yaygın
kullanımı ise ilk kez Katolik kilisesinin misyonerlik çalışmaları sonucunda
olmuştur..
Propaganda iki çeşittir. Bunlar beyaz
ve kara propagandadır.
Beyaz Propaganda; Propagandayı yapan
tarafın zaferlerini, karşı tarafında yenilgilerini abartılı olarak anlatmaktır.
Bu propaganda düşmanı küçük düşüren, onunla alay eden şakalar ve karikatürlerle
desteklenmektedir. Beyaz propaganda biraz abartılmış olsa da gerçeklere
dayanmaktadır.
Kara Propaganda ise, Tam tersi
bütünüyle yalan ve uydurmadır. Düşman kamplarına, ordusuna ve sivil yerleşim
merkezlerine yanlış bilgiler yayarak moralleri zayıflatmak ve genellikle şüphe,
depresyon ve rahatsızlık vermek amacına yöneliktir.
KAMPANYALAR
Kampanya
denilince akla, belli bir sürekliliği ve belli bir düşüncenin sunulması gelir.
Yani hedef kitlenin yönlendirilmesi. ( çip para reklamları)
Siyasal
kampanyaların öncelikle kim tarafından yürütüleceği önemlidir. Siyasal kampanya
ise kampanyada belirli bir partinin öne çıkarılması ve benimsetilmesidir.
Politik kampanyalar, adayların medya pazarında toplaya bildiği tüm dikkati ve
ilgiliyi seçim çıkarları için kullanıldığı birer arenadır. Siyasal
kampanyalarda partinin duruşu çok önemlidir. Örneğin, parti reklam
kampanyasında her olumlu, iyi bir geleceğe yönelik vaatlerde bulunarak bu işi
yapar. Eğer parti muhalefet partisi ise iktidarı ya da içinde bulunduğu durumu
kötüleyerek propaganda da bulunur. Politik kampanyalarda iki temel iletişim
tarzı vardır. İktidar olma tarzı ve meydan okuma tarzı. İktidar olma tarzı; bu
tarzı seçenler, seçme iktidar partisi yada ortağı sıfatıyla giren partili
adaylardır. Bunlar iktidar olmanın avantajlarını ve devletin imkânlarını
kullanırlar. Onlar için ülkenin durumu bir gül bahçesidir ve başarıları kayda değer
özelliktedir.
Medyanın
okuma tarzı; bunu muhalefet kanadına mensup olanlar yapar. Bunu yapan parti
önemli bir değişimin ve dönüşün kesinlikle gerekli görüldüğünü ve bunu
başarabilecek tek parti ve adayın kendileri olduğunu öne sürerler. Yaptıkları
kampanyalardan iktidarın yapmış olduğu hataları abartarak anlatırlar. Hedef
kitlenin aklında iz ve etki bırakabilmek için bunu yaparlar. Güzel bir gelecek
vaat ederler.
Seçim
kampanyaları ABD’de artık medya üzerinden yapılan bir yarış haline geldi. Buna
bağlı olarak bu kampanyalarda en iyi konuşan kendini en iyi ifade edebilen kişi
seçimi kazanabilir hale geldi. Eski politikası ya da neden geldiği artık
sorgulanmaz hale geldi. Medya aracılığı ile halkla ilişkileri nasıl buna
bakılıyor. İşte bu seçim dönemlerinde uygulanan yöntemlerinden biriside
anketlerdir.
Anketler 3 alana ayrılıyor;
1-) Partinin
ekonomik geliri iyi ise, bu anketi de yapmak zorunda kalıyor. Anket zamanı önemlidir. Kapsamlı anketler de;
insanların siyasal düşünceleri, hangi sözlerin insanların hoşuna gittiğine dair
bir ön araştırma yapılır. Bu araştırmanın yapılmasının nedeni, hem kendi hedef
kitlesini kaybetmemek, hem de diğer hedef kitlesine kendisine çekmektir. Anket sonucunda halkın genel yönelimi
öğrenilmiş olur. Ve son olarak da genel bir sonuç alabilmek için sonuçlandırma
anketi yapılır. Bu anketi medya yapar. Böylece insanların düşüncelerinin ne
yönde olduğunu anlaşılmış olur
2) Bunu partiler yapar. Bu anketle herhangi bir
kişiye veya düşünceye yönelik nasıl bir eğilim olduğu öğrenilebilir. Anket
herhangi bir kişiyi yönlendirmeden, tarafsız, açık bir şekilde ifade edilir.
Anket hangi hedef kitlenin esas alındığını belirtmemelidir. Anket yapılan
kişinin ismi açıklanmamalıdır. Sorular bıkkınlık yaratmaması açısından 25’i
geçmemelidir. Bu şekilde insanların genel düşünceleri ortaya çıkar. Aday anket
sonuçlarına göre kendi söyleminde ve gündem konularında düzeltmeler yapar.
3)Ön
hazırlıktır. Bunlar bir iki yıl önce yapılır. Bu süre içerisinde de politika
örgütlenir. Seçime 6 ay kala kapsamlı bir anket yapılır ve sonuca ve
değerlendirmeye gidilir. O yüzden de 3 aşamalıdır.
Gazete ve
TV’ler kampanya açısından çok etkilidir. Çünkü herkese ulaşabilecek bir
teknolojidir. Bu yüzden de gazeteler de ve basın bültenlerinde siyasal reklam
vermek önem teşkil eder. Fakat bunların güvenirliliğini yitirmemesi için kısa
tutulması lazım. Sürekli olarak tekrar edilirse amacını yitirir.
Basın
açıklaması yapacak kişi karşısındaki insanı nasıl yönlendireceğini bilmelidir.
Soru sorulduğunda soruyu kendi ideolojisi doğrultusunda yanıtlamayı bilmelidir.
Dolayısıyla TV halkla ilişkiler konusunun işlenmesinde gazeteden daha etkili
olacağı için seçmenlerin çok daha dikkatli olması gerekmektedir. Her
siyasetçinin bir halkla ilişkiler danışmanı olur. Programa ya da röportaja
çıkmadan önce ondan eğitim alır.
Adayların
ekrandaki duruşu çok önemlidir. İmaj faktörünün ve benden dilinin insanları
etkilemedeki rolü çok büyüktür. Adayların TV’de yaptıkları karşılıklı tartışmalar,
modern seçimlerin vaz geçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu 1968
seçimlerinde itibaren ABD’de sistemli olarak başlamıştır. İki başkan adayı olan
J.KENNEDY ve R.NİKSON arasındaki ilk TV tartışması siyaset ve medya tarihine
geçmiş bir olaydır. Bu olay imaj faktörünün ve beden dilinin önemini vurgular.
Kennedy parlak ve rahat bir görüntüdeyken, Nikson yorgun ve tıraşsızdı ve
ayrıca takım elbisesi de dekorlu uyumlu değildi. Kamerayla da göz teması
kurmayı başaramayan Nikson sürekli rakibine ve soru soran konuklara bakarak
puan kaybetmiştir. Gerçekte bu konuşma sonucunda; Nikson, konulara daha hakim
bir konuşmacı olduğu halde, kötü imajı yüzünden TV izleyicilerine tartışmayı
kaybeden taraf olarak görülmüştür. Fakat bu olayda Nixon radyo dinleyicileri
tarafından kazanan taraf olarak algılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder