8 Kasım 2013 Cuma

Fundamentalizm Üzerine Bildiklerimiz, Öğrendiklerimiz

Genel Olarak Fundamentalizm
Dinin temellerine geri dönüşü,geleneksel bir din anlayışını yeniden canlandırmaya çalışan,bu yüzden modern ve liberal din yorumlarının,sekülerizmin,dünyaya uyumun ve entelektüel dindarlığın karşısında yer alan aşırı muhafazakar bir din anlayışını ifade eder. Amaçları: 1:Dini bir dünya görüşü için mücadele etme 2:Din tarafından oluşturulmuş olan mitler,gelenekler ve doktrinler için mücadele etme. 3:Dini kabul etmeyen kişilere karşı mücadele etme. 4:Tanrı ve dinin nihai kaynağı olduğu düşünülen diğer aşkın referansları ışığında mücadele etme Oysa fundamentalizm sadece dini alanla sınırlı değildir.Örneğin siyasal alanda neo-conlar,iktisadi alanda ise neo-liberaller in etkisi altındadır. Fundamentalizm dini eylem ve aktivitenin bir sorunu olmaktan çok ,sosyolojik analizlerin bir konusu olarak ün kazanmıştır. Fundamentalizm bir başka deyişle:Moderniteye veya herhangi bir sosyo-politik rahatsızlığa karşı gerçekleşen bireysel ve toplumsal protestoların dini bir kimlik kazandırılmış halidir. Kullandıkları dil aracılığı ile kendileri dışındakileri gerçek dindar olarak görmezler.Fundamentalizmin en belirgin özelliği:Modern kültür ile ilişkisinde açığa çıkar,dolayısıyla fundamentalizm modern kültürün olduğu yerde var olur.!!! Dini fundamentalizm bugün irtica ve gerici kavramlarıyla paralel kullanılmaktadır bu kavramlar liberal ve seküler değerlerin gelişmesi ile ortaya çıkmıştır. Webberinde söylediği gibi:’’Sekülerleşme,Dinin günlük hayatta etksini kaybetmesi,yerini bilim ve aklın almasıdır. Fundamentalizmde din ve siyaset arasındaki ayrım reddedilir. Fundamentalizm muhafazakarlığa göre daha uçtur,muhafazakarlar daha mütevazi daha dengelidirler,muhafazakarlar mevcut olanı korumaya yönelikdirler,fundamentalistler ise daha devrimci.Muhafazakarlar eliti korurlar,hiyerarşiyi savunurlar,köktendincilier ise daha eşitlikçidirler.Toplumda birleştirici unsur olarak dini yerleştirir ve bireylere bir aitlik duygusu kazandırmayı amaçlar. Öyle ki kişi toplumdan ayrı tutulduğu zaman bir eksiklik hissetmelidir. Dini kişisel bir mesele haline getirmek toplumsal yozlaşmayı beraberinde getirir. Bireylerin toplumun yararını gözetmeden hareket etmeye başlamasına neden olur ve bu da hırs, suç ve ahlaksızlığa yol açar. Yeni bir dünya için mevcut yapılar, dinî ilkeler üzerine inşa edilen; hukuk, siyaset, toplum, kültür ve ekonomiyi barındıran kapsamlı bir sistem ile yer değiştirmelidir.
DİNİ FUNDAMENTALİSTLER
Ana Temalar:

1. Din ve Siyaset: Fundamentalizmin temel konusu, din ve siyaset ayrımının reddedilmesidir. Dinin siyasi yapıya hakim olması söz konusudur. Aslında humeyni’nin kendi ifadesiyle “siyaset dindir”. Dinin siyasi hayat üzerindeki etkisi, liberal kültür ve fikirlerin yayılmasıyla sürekli daha da sınırlandırılmıştır; sanayileşmiş Batı ise bu süreçte elbette başı çekmiştir. Liberal kültürün ana özelliklerinden biri kamusal – özel ayrımıdır. Bu ayrım siyasi otoriteye bağlı kamusal alan ile insanların istedikleri gibi davranabilecekleri özel alan arasındaki ayrımı belirler. Liberal bakış açısına göre bu ayrım bireysel özgürlüğün garantisidir.  Dini fundamentalizmde ise kamusal – özel ayrımının reddedildiği görülür. Din sadece kişisel ve manevi bir konu değildir; öyle olursa kamusal hayatta yozlaşma, yolsuzluk, hırs, suç ve ahlaksızlık yaygınlaşır. Buna çözüm basittir: Mevcut yapılar dini ilkeler üzerine inşa edilen hukuk, siyaset, toplum, kültür ve ekonomiyi kapsayan bir sistem ile yer değiştirmelidir.

2. Fundamentalist Dürtü: Fundamentalizm en geniş anlamıyla “kurucu” olarak görülen değerlere bağlılığı anlatır. Sistemin klasik şekline bağlıdırlar. Yani göreceliliğin tersidir. Görecelilik objektif ve mutlak standartların olduğunu reddeder. Örneğin liberalizm mantık, hoşgörü ve şüphe ile göreceliliğe daha yakındır. Ancak fundamentalist bunun karşısında yer alır.
           
Dini fundamentalizm söz konusu olduğunda genellikle kitabi doğruluklar ve kutsal metinlerin içeriği söz konusu olmuştur. Bunun dışında önemli bir diğer hedefleri ise “kitaba göre yaşamak” şeklinde hareket eden aşırı Ortodoksların aksine metinleri “eylemci” bir biçimde okurlar. Böylece metindeki derinliği bir ilahi – siyasi projeye indirgemişlerdir. İslam’da bu “dinamik yorum” olarak ifade edilir.

3.Modernizm Karşıtlığı: Dini fundamentalistlerin en belirgin özelliği modern dünyaya sırtını keskin bir biçimde dönmeleridir. Modernleşme, düşüş ve bozulmayla eşit görülür. Yeniden yapılanmanın eskinin “altın çağının” geleneklerine ve maneviyatına dönüş ile mümkün olacağını ileri sürerler.
           
Fundamentalizm, muhafazakârlık ile karıştırılmamalıdır. Muhafazakarlık mütevazi ve dikkatlidir, fundamentalizm keskin ve tutkuludur; muhafazakarlık elitliği koruma ve hiyerarşiyi savunma eğilimindedir, fundamentalizm ise popülist ve eşitleyici yönelimleri içinde barındırır; muhafazakarlık devamlılık ve geleneği tercih eder, fundamentalizm ise radikal bazen de açıkça devrimcidir.

4. Militanlık: Dini fundamentalistler devlet merkezli bir siyasi görüşü benimserken farklı bir siyasi eylem tarzını izlemişlerdir: enerjik, militan, bazen de şiddet içeren bir siyasi eylem tarzı. Fundamentalistler kendilerini militan olarak görmekten memnuniyet duyarlar. Çünkü militanlık lişinin coşkunluk ve tutkusunu ifade eder.

            Militanlığın sonuçlarından biri, yasadışı siyasi eyleme girmeye hazır olma durumudur. Tanrı’nın yasası insan yasasından önce gelir. Buna rağmen ikincisini de göz ardı etmezler, örneğin Yeni Hıristiyan Sağı yasa ve düzeni açıkça destekler. Ancak en çelişkili konu fundamentalist şiddet kullanımıdır. Fundamentalist tepki genelde barışçıl ve yasaldır ancak terörizm ve şiddetle bağlantısı olmadığını ileri sürmek bazen imkânsızdır. ÖR: 11 Eylül 
İslami Fundamentalizm: İslam dünyada ikinci büyük din ve en hızlı büyüyen dindir. 1,3 milyar Müslüman 70’den fazla ülkede yaşamaktadır. İslamın gücü coğrafi olarak Asya ve Afrika’da yoğunlaşmıştır. Kesinlikle sadece bir “din” değildir. Daha çok birey ve milletler için ahlaki, siyasi ve ekonomik davranış kuralları ile bir yaşam biçimidir. Sünni kesim Müslümanların çoğunluğunu oluşturur; Şii kesim ise %10’undan biraz fazladır ve çoğunlukla İran ve Irak’tadır.
İslami Fundamentalistler dinin siyaset üzerine hükmetmesine çalışırlar. Uygulamada bu “İslami bir devlet” kurmak demektir. Bu devlet Kuran’da ifade edilen ilkelere dayalı şeriatı uygulayan bir yapıda olmalıdır. Şeriat bir dizi yasal davranışı ortaya koyar, kadın ve erkeklerin davranış kuralları ve suçlar için ceza sistemini kapsar.
            20.yüzyılda İslami fundamentalizmin yeniden canlanması 1928’ de Müslüman kardeşlerin kurulması ile başlamıştır. İhvan, Hasan el Benna tarafından bozuk bir İslami inancı değiştirmek ve inananları siyasi partisi olmak amacıyla kurulmuştu. İhvan hem kapitalist hem de sosyalist sistemlere alternatif sunan İslami bir hükümet kurmayı amaçlamıştır. Zamanla Ürdün, sudan, Suriye’ye de yayılmıştır.
            Ancak fundamentalizm Arap siyasetinin uçlarında kalmaya devam etti; Arap liderler ya batı yanlısıydı ya da nasır’ın yükselmesiyle bir Arap sosyalizm türünü destekledi. Ancak 1967’ de mısır’ın yenilmesi Arap sosyalizmi fikirlerini gözden düşürmeye başladı ve fundamentalist hareketin büyümesine olanak sağladı.
            Bu sürecin odak noktası İran olmuştur. Burada kitlesel bir devrim Humeyni’yi iktidara getirmiştir ve İslam cumhuriyeti ilan edilmiştir. İran örneği dünyanın birçok yerindeki fundamentalist gruplara ilham kaynağı olmuştur. 1981’ de ihvanı müslimin mısır başkanı Sedat’a suikast yaptı; Pakistan ve sudan gibi çeşitli İslami ülkelerde şeriat kanunları uygulanmaya başlandı.
 1990’ lardan itibaren ortaya yeni cihat grupları çıktı. Bunlardan en önemlisi Usame Binladen tarafından yönetilen el kaidedir. Bu gruplar için İslam’a bağlılık kutsal bir savaş olarak algılanır, özellikle ABD ve İsrail’e karşı sürdürülür ve ana hedef Suudi Arabistan’ın yabancı etkisinden kurtarılmasıdır.
Şii Fundamentalizmi: Şii mezhebi geleneksel açıdan Sünni meshepden daha siyasi eğilimli olmuştur. Bu, özellikle fakir ve dışlananlara cazip gelmiştir. Onlara göre ilahi bilgeliğin yeniden ortaya çıkmasıyla toplumun arınması, adaletsizliğin ortadan kalkması ve baskıdan kurtulma yaşanacaktır.
 1979’ da şah’ın ülkeden kaçmasına neden olan halk gösterilerinin ardından İran’da İslam cumhuriyetinin ilan edilmesi Şii fundamentalizmi için önemli bir dönüm noktasıdır. Bütün yasalar İslami ilkelere göre düzenlenmiştir. Örneğin Müslüman olan ve olmayan bütün kadınlar için başörtüsü zorunlu hale geldi çok eşlilikle ilgili kısıtlamalar kaldırıldı, doğum kontrolü yasaklandı, zina kırbaçlama ve idam etmeyle cezalandırıldı. Kısacası hem İran siyaseti hem de toplumu İslamlaştırıldı. 
Hıristiyan Fundamentalizmi: Hıristiyanlık 2 milyar mensubu ile dünyanın en büyük dinidir. Filistin’deki köklerinden roma imparatorluğu aracılığıyla bütün Avrupa’ya yayılmış, daha sonra Amerika ve diğer yerlere taşınmıştır. Bütün Hıristiyanlar incilin otoritesini kabul etseler de üç temel ayrım ortaya çıkmıştır: Katolik, Ortodoks ve Protestan

Hristiyan Fundamentalizmi; Reform hareketlerinden biri Hıristiyanlığın siyasi önemi oldukça azalmıştır. Hıristiyanlık liberal yapının gelişmesiyle birlikte toplumun ahlaki ve siyasi yapılanmasından ziyade bireyin manevi kurtuluşuna yoğunlaşmıştır. Bu da 20. yy’ın sonlarından beri Hıristiyan fundamentalizmini şekillendirmeye katkıda bulunmuştur. Fundamentalistler çoğulcu ve anayasal bir çerçeve içinde çalışmaktan mutluluk duymuşlardır. Teokrasi oluşturmaktan çok bireysel konulara eğilmeyi veya ahlaki savaş vermeyle ilgilenmeyi yeğlemişlerdir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder