8 Kasım 2013 Cuma

TÜRKİYEDE MEDYANIN TEKELLEŞMESİ

TÜRKİYEDEKİ MEDYA VE TEKELLEŞMESİ
v 1980’E kadar Devlet denetimi egemendir.
v (1970-1980) Basın holdingleşiyor. Teknolojinin artışı. Gazetecilikten para kazanılmaya başlanması
v (1980-1990) Askeri darbe ile toplumsal muhalefetin sesi kesiliyor. Böylece medyadaki tekelleşmenin kapıları açılıyor. Özal’la birlikte hükümet medya sahiplerine büyük avantaj sağlıyor.  Sermeyenin ideolojik egemenliği medya ile yapışıyor.  Basında “neo-liberal” politika itibar buluyor.  Medya ve siyaset ilişkisi yoğunlaştı.
Medya sahipleri ellerinde bulunan TV ve Gazeteyi silah olarak kullanıyor. Böylelikle mali olanak elde ediyorlar. Özellikle özelleştirme ve banka satın almalarda. Basın tekelleri promosyon vermeye başlıyor. Bu süreçte basın işletmesinin ürettiği ürün (haber ve bilgi) satılabilecek bir mala dönüşüyor ve talebe göre üretilmeye başlanmıştır.
v 1990 Sonrası;   medyada çapraz tekelleşme yaygın (doğan ve bilgin grubu). Bu holdingler medya, banka, otomobil, yayıncılık gibi sektörlere sahipler.  Böyle holdingler dağıtım şirketlerini alarak hem küçük gazete dergileri kendisine bağlıyor hem de reklam pazarını kontrol ediyor.
 2001’deki krizden sonra medyada saflaşma oluyor. Bir yanda Doğan cephesi (krizden etkilenmeyenler), diğer yanda da anti-Doğan cephesi (krizden etkilenen ve Mevcut İktidar yandaşları). Artık medya çıkarla için kullanılıyor. Tekelleşme sonucu Türkiye genelinde satışı yapılan gazete sayısı; 28 olup, 16’tısı 3 büyüğe ait. (Doğan, bilgin ve Çukurova). Orta ve küçük boyuttakilerin yayınları zor duruma düşüyor.  
1980 Sonrası Sermayenin Basın Alanında Etkinlik Göstermesinin Nedenleri;
*Dördüncü gücü paylaşıyor
*Siyasi çevrede etkinlik görme ve elindeki silahla korkutma
*Devlet ihalelerini ve devlet bankalarından kredi almayı kolaylaştırmak.
*Devlet teşviklerinden öncelik kapmak
*Medyayı kullanarak pazarlama faaliyetlerini artırmak.
*İtibar ve güven isteyen finansçılık da medyadan yararlanma.

BATI ÜLKELERİNDE MEDYANIN TEKELLŞMESİ
Basın sektöründe tekelleşme önce ABD’de olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde olmak üzere 1980’lere dayanmaktadır. Avrupa’da İngiltere, Fransa, Almanya ve italyada yaygındır.
Tekelleşmenin olmasında küreselleşmenin de etkisi vardır. Amerika’da 1997’de 10’a inen medya kuruluşu tüm toplumu her yönden etkilerken aynı zamanda eğitim kurumlarından, dini kuruluşlardan, hatta hükümetlerden dahi güçlü konuma gelmişlerdir. Tabi bu dev medya şirketleri aynı zamanda birçok sektörü de elinde tutmaktadır. Amerika’dan bu medya şirketine örnek; General Elektrik firmasını verebiliriz. Mesela İtalya’da medya tekeli Berlusconi’ye aittir. Berlusconi İtalya izleyicisinin %90’nı kontrol etmektedir.
Dev medya şirketleri genelde, hem üretim hem de dağıtım sürecini elinde tutmaktadır. Amerikalı profesörün kitabında yazdığına göre, dünya medya 12 Holdingin elinde toplanmaktadır. Böylelikle demokrasi ciddi bir tehlike ile karşı karşıyadır. Örneğin General elektrik. Ve Microsoft.
Medya sahipleri Avrupa’da önemli lobi faaliyetlerinin de yürütürken, 2000’lerde ABD ve Avrupa ülkelerinin bir kısmında çıkarılan yasalarla medya tekelleşmenin önündeki bir takım engellerde kaldırılmaya da başlanmıştır. Mesela ABD’de 2003’te yapılan son bir düzeltmeyle mevcut medya kuruluşu sahiplerinin yeni TV kanallarını kurma ve satın alma yolu açılmıştır. Bir medya grubu ülke çapında TV kanallarının %35’ine sahip olan hakkı varken bu %45’e çıkarılmıştır.

MEDYANIN İDEOLOJİK İŞLEVİ
                                                                                
Alman olan Marx ve Engels’e göre üretim araçlarına sahip olan, çağın düşüncelerinin üretim ve dağıtım araçlarına sahip olamaz. Diğer bir ifade ile toplumda egemen olan sınıf, kendi egemenliklerini ideolojik düzeyde de sürdürmek için medya araçlarını kullanıyor. Egemen sınıfın fikirleri, dönemin egemen fikirleri haline gelir.
Fransız filozof Althusser’de devletin ideolojik aygıtlarından olan Medyayla, medya sahiplerinin kendi düşüncelerini topluma bahsettiklerini söyler.
İtalyan düşünür Gramsci’nin hegemonya kavramında üst sınıfların çıkarlarını yansıtan bir ideolojinin toplumda egemen olması için alt sınıfın rızası gerekir. İşte bu noktada medyanın rolü ortaya çıkar. Ona göre kitle iletişim araçları birer ideolojik mücadele unsurlarıdır.
Medya grev ve benzeri olaylarda hâkim olan sınıfın çıkarı doğrultusunda yayın yapar. Kitleleri etkiler, grevin olumsuzlukları üzerinde durabilir. Yine medya, toplumun yaşadığı sorunlardan uzaklaşması için eğlence kültürünün yaygınlaşmasında etkili olur. Örneğin Tele vole. Böylece kültür yozlaşmasına da neden olur.
Medyada haber üretim süreci, toplumdaki egemen sınıfa hâkim ideolojisini yansıtır.  Ayrıca haber üretim sürecinde alt-üst ilişkisi vardır. Buda haber yapımında sistemin ideoloji, medya patronunun çıkarları ve yönetim kademesinin görüşünün baz alınmasına neden olur.
Gazetede hazırlanacak haberler, esas itibari ile o kurumun yayın politikası ile doğrudan ilgilidir. Bu nedenle uzman gazetecilerin özgürlük alanı sınırlandırılmıştır. Hatta uzman gazeteciler medya kuruluşunun politikasına ters düşdüklerin de kapının önüne koyulmaktadırlar.
Editoryal Bağımsızlık; Tamamen medyada herkesin bağımsız olmasını ifade eder. Muhabirin de yazı işlerine karşı bağımsız olması gerekir. Bu Güney Kore’de vardır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder